Size yardımcı olmak için ürününüzü site genelinde arayabiliriz
TERLEME FİZYOLOJİSİ
Hayatın devamlılığı için,
İnsan vücudundaki kimyasal tepkimelerin etkin bir şekilde gerçekleşebilmesi için,
Vücut sıcaklığındaki düşüşü önlemek için devreye giren metabolizmasının mekanizmalar
Vücut hızlandırılması, kan damarlarının büzülmesi (vazokonstrüksiyon), vücut kıllarının dikleşmesi ve titreme ile kasların çalıştırılması.
Vücut sıcaklığının yükselmesini önlemek için de bir dizi mekanizma gerçekleştirilir
Terleme bu mekanizmalardan birisidir.
Terleme vücut ısısının düzenlenmesinin fizyolojik bir parçasıdır ve sağlıklı bir süreçtir.
Bilim insanları ilk zamanlar, terlemeyi belirleyen sinyalin esas olarak derideki sıcaklık olduğunu düşünüyordu.
Ancak daha sonra yapılan araştırmalar, deri sıcaklığındaki değişikliğin terlemede belirleyici olmadığını gösterdi.
Yani, dış ortam sıcaklığının deri üzerindeki doğrudan etkisi terlemeye yol açmaz.
Beyinde hipotalamusun ön kısmındaki preoptik bölgenin uyarılması terlemeyi uyarmaktadır.
Bu bölgeden çıkan uyarılar otonom sinir sistemi yolları
omuriliğe
sempatik sinir
vücudun her bölgesindeki deriye yayılırlar.
Terlemeye yol açan sinyallerin ter bezlerine yollanması için ilk olarak ısının algılanması gerekir.
Derinin ısınmasındansa, vücudun iç yüzeylerindeki sıcaklık artışı ana kontrol merkezi tarafından algılanır.
Özellikle kulak zarındaki sıcaklığın artması, ana kontrol merkezini harekete geçirir.
Vücut sıcaklığının artmakta olduğunu fark eden beynin ısı kumanda merkezi ter bezlerine sinyaller gönderir ve terleme gerçekleşir.
Sıcaklık arttıkça uyarılan ter bezi sayısı da artar. Bu sayı en yüksek seviyeye ulaşınca da bu sefer oluşan ter miktarı artar. Vücudumuzda terleme 3 farklı durumda olmaktadır:
Çevresel ya da vücut ısısına bağlı terleme
Duygu durumuna (strese) bağlı terleme
Tatlara bağlı (Gustatory ) terleme
Terleme fonksiyonunu yürüten ekrin, apokrin ve apoekrin ter bezleri olup histolojik ve fizyolojik açıdan tamamen farklı özellikler sergilerler.
Ter sıvısı vücut yüzeyine çıktığında steril ve kokusuzdur.
Apokrin ter bezlerinden salgılanan terin deri yüzeyinde bakteriyel yıkımı istenmeyen ter kokusu oluşur. sonucunda
Deri yüzeyindeki bakteriler ve havanın oksidasyonu gibi kimyasal süreç kokunun ortaya çıkmasını sağlamaktadır.
TERLEMENİN YARARI
Ter bezlerinin yaydığı sıvının, vücuttan atıldıktan sonra buharlaşması ve bu sayede vücudun aşırı sıcaklarda ISI DENGESİNİ korumasıdır.
İnsan vücudundaki üre, ürik asit, tuz ve diğer ZARARLI MADDELERİN terleme yoluyla DIŞARI ATILMASINI sağlar.
Bilinçli bir şekilde spor yapıp terleyen ya da kontrollü şekilde saunaya giren kişilerdeki terleme ile vücuttan tuz ve diğer TOKSİNLER ATILIR, böylece vücutta bu görevi yapan karaciğer ve böbreğin iş yükü azaltılmış olur.
KOLTUK ALTI MİKROBİYOTASI
Kokunun oluşmasında en önemli faktör olan bakteriler koltuk altında aerobik ve anerobik mikroflora olarak bulunmaktadır.
Geniş insan guruplarında yapılan çalışmalarda koltuk altında iki mikrobik etkenin çoğaldığı, kümeleştiği gözlenmiştir. Birincisi Staphylococcus kümesi ve ikincisi Coryneform bakterilerdir. İkincisi vücut kokusu oluşumunda ana edilmektedir. etken olarak kabul
Coryneform koltuk altında keskin bir kokuya neden olurken Staphylococcus hafif asidik bir kokuya neden olmaktadır.
DEODORANT MI? ANTİPERSPİRANT MI?
Deri mikrobiyomu+vücuttan salgılanan sebum+ ter+ölü hücreler+metabolizma atıkları
hepsi bir araya geldiğinde vücudumuzda kötü kokulara sebep olmaktadır.
İstenmeyen vücut kokularını önlemek için kullanılan kozmetiklere antiperspirant veya deodorant kozmetikler denilmektedir.
Deodorantlar: koku giderici
kötü kokuları maskeler
Antiperspirantlar: terleme önleyici ter miktarını azaltır
DEODORANT MI? ANTİPERSPİRANT MI?
Deodorant ve antiperspirant hammaddeler arasındaki temel farklar;
Deodorantlar:
Hedef Bakteri oluşumunu engellemek ve hoş koku vermek Kötü kokudan sorumlu bakterilerin gelişimini önler ve var olanların sayısının azaltılmasını sağlar.
Terlemeyi önlemez.
Antiperspirantlar:
Hedef Terlemeyi engellemek
Aktif maddesi genellikle alüminyum temellidir.
Ter bezleri üzerinde geçici bir tıkaç görevi görerek terlemeyi önler veya azaltır.
Yaptığımız doğal Deodorantlarımızda hedefimiz terlemeyi engellemek değildir Kötü kokuyu absörde etmektir. Deodorant terleseniz de kötü kokmamanıza, antiperspirant ise terlememenize yardımcı olur.
ALÜMİNYUM VE ALUM’UN FARKI NEDİR?
Alüminyum kelimesi tüketicide endişe yaratsa da alüminyum ve alum birbirinden farklı bileşiklerdir.
İnsanlar, Eski Mısır zamanlarından beri potasyum şap (potassium alum) madenciliği yapmaktadır.
Kozmetikte potasyum şapı büzücü olarak kullanılır, bu da onu doğal bir deodorant formülasyonu için mükemmel kılar.
Ayrıca koltuk altına sürülen potasyum şapının deodorant kristali olarak yaygın kullandığını görüyoruz
. Sentetik deodorantlar genellikle ter kanallarını ve bezlerini tıkayabilen ve bu deodorantlara terlemeyi önleyici işlevsellik kazandıran Alüminyum Klorür veya Alüminyum Klorohidrat içerir.
Burası aynı zamanda alüminyuma yönelik kötü baskının da geldiği yerdir.
Potasyum şap ise doğal olarak antimikrobiyal olduğundan kokuya neden olan bakterilerin çoğalmasını engeller.
Doğal deodorantlarda sıkça karşımıza çıkan potassium alum diğer alüminyum türevlerinden farklı olarak daha büyük moleküler yapıya sahip olduğu için cilt tarafından emilmez ve terlemeyi engellemez.
FDA tarafından GRAS (Generally Recognized as Safe= Genel Olarak Güvenli Olarak Bilinir) statüsüne sahiptir. Cilde uygulandığında zarar verdiğine dair bir kanıt yoktur ve hatta Ecocert/Cosmos ve Natrue gibi sertifikasyon kuruluşları tarafından kabul edilmektedir.